Ölümler Ucuz, İhmaller Kolay: Türkiye’de İnsan Hayatının Bedeli
Bolu’daki otel faciası, Türkiye’deki ihmallerin ve denetimsizliklerin bir kez daha ne kadar ağır sonuçlara yol açabileceğini gösterdi. Ne yazık ki, insan hayatı burada bir "bedel" halini almış durumda. Yıllardır benzer trajediler yaşanıyor, ancak ders çıkaran yok. Bu durum, ihmalin bir toplumsal yara halini almasına yol açarken, her geçen gün daha da derinleşiyor. Peki, bu noktaya nasıl geldik? Neden önlenebilir ölümler hâlâ bir kader gibi kabulleniliyor?
Bir Hafıza Defteri: Önceki İhmaller
Bolu’daki facia yalnızca bir örnek. Türkiye'nin yakın tarihine bakıldığında, Soma maden faciası, Ermenek’te su baskınıyla can veren madenciler, Aladağ’da yanarak ölen çocuklar ve Çorlu tren kazasında kaybedilen hayatlar gibi acı olaylarla dolu. Her bir trajedi, denetimsizlik ve göz göre göre gelen tehlikeler yüzünden yaşandı. Bu olayların ardından, kaybedilen hayatlar için haykıran ailelerin sesleri zamanla hafızalardan silindi. Ancak her facia, sistemdeki derin çürümeyi bir kez daha gözler önüne serdi. Belli ki, bu ihmaller artık sıradan birer vakaya dönüşmüş durumda.
Denetim Zaafı ve Rant Kıskacı
Bolu’daki facianın ardından ortaya çıkan detaylar, denetim zaaflarının boyutlarını gözler önüne serdi. Ruhsatsız faaliyet gösteren veya standartlara uygun olmayan yapılarla ilgili kazalar, artık her gün duyduğumuz sıradan olaylar haline geldi. Türkiye’de denetim mekanizmaları ya etkili işlemiyor ya da ekonomik kaygılar, insan hayatından daha önemli hale geliyor. Özellikle turizm, madencilik ve inşaat sektörlerinde, hızlı kazanç hırsı güvenlik önlemlerinin hiçe sayılmasına neden oluyor.
Bu noktada "rant kıskacı" devreye giriyor. Siyasi ve ekonomik çıkarlar, denetimlerin önünde büyük bir engel teşkil ediyor. Ruhsatsız yapılar ve denetimden geçmeyen işletmeler, yerel yönetimlerden merkezi otoriteye kadar uzanan bir zincirle görmezden geliniyor.
Cezasızlık Kültürü
İhmallerin en büyük sebeplerinden biri de cezasızlık kültürüdür. Her facianın ardından, birkaç görevden alma veya göstermelik dava açılmasının ötesinde hiçbir somut yaptırım uygulanmıyor. Bu durum, sorumluluğu olan kişilere dokunulmazlık sağlıyor ve bu dokunulmazlık, yeni trajedilerin önünü açıyor. İnsan hayatını hiçe sayan bir yönetim anlayışı, aynı hataların tekrar edilmesine davetiye çıkarıyor.
Değişim İçin Ne Yapılmalı?
Bolu’daki facia, Türkiye’nin ihmal karnesindeki kara bir leke olarak kalacak. Ancak bu lekeler, insan hayatının ucuz bir bedel haline gelmesine izin verdiğimiz sürece silinmeyecek. Yaşanan her ölüm, ihmallerin zincirleme bir sonucudur. Peki, bu döngüyü nasıl kırabiliriz? İşte yapılması gerekenler:
-
Etkin Denetim Mekanizmaları: Bağımsız ve şeffaf bir denetim sistemi oluşturulmalıdır. Riskli sektörlerde sıkı denetimler yapılmalı, ruhsatsız işletmelere ağır yaptırımlar uygulanmalıdır.
-
Hukuki Yaptırımlar: İhmalin bedelini sadece alt kademelerdeki çalışanlar değil, üst düzey yöneticiler de ödemelidir. Cezasızlık kültürü ortadan kaldırılmalıdır.
-
Toplumsal Bilinçlenme: Her bir vatandaş, kendi sorumluluğunun bilincine varmalı ve ihmaller karşısında sesini yükseltmelidir. Toplumsal sorumluluk, hayati bir gerekliliktir.
-
Uzmanlık ve Eğitim: Yapı güvenliği ve iş sağlığı gibi kritik alanlarda uzmanlık ön planda tutulmalı, çalışanlar ve yöneticiler için sürekli eğitim programları düzenlenmelidir.
Sonuç: Birleşik Bir Çözüm Gerek
Bolu’daki facia, yalnızca Türkiye’nin değil, tüm Türk dünyasının ortak acısıdır. Ancak, bu acıyı bir değişim fırsatına dönüştürebilmek için toplumsal bir seferberlik gerekiyor. İnsan hayatını merkeze alan bir yönetim anlayışı ve toplumsal bilinçle, ihmallerin önüne geçilebilir. Unutmayalım, "ihmalin maliyeti" sadece maddi değil; kaybolan her can, insanlık onurunun da yitimidir.
İhmallerin bedeli artık sadece acı değil, sistemin içindeki çürümeyi de açığa çıkaran bir gerçektir. Bu karanlık döngüyü kırmak, bizim elimizde.
YAZAR:Tolga ÇOBANOĞLU
Benzer Haberler
Ölümler Ucuz, İhmaller Kolay: Türkiye’de İnsan Hayatının Bedeli
Azerbaycan’dan Kardeş Türkiye’ye Başsağlığı Mesajı: Acınız Bizim Acımızdır